Yaşam

Ailesini Gözlerini Kırpmadan Öldüren William Defoe Jr.’ın Kan Ağlatan Hikayesi: Amityville Cinayetleri

Aile içi cinayet, bir aile üyesinin başka bir aile üyesini öldürdüğü durumu ifade eder. Bu tür olaylar genellikle aile üyeleri arasındaki ilişkilerdeki çatışmalardan veya uzun süreli gerilimlerden kaynaklanır. Bugün Amityville cinayetlerini birlikte inceleyeceğiz.

Kaynak:https://allthatsinteresting.com/ronal…

26 Eylül 1951’de Ronald Defeo Sr. ve Louise Defeo’nun 5 çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya geldi.

Babası araba satıcısı olan Defoe’nun ailesinin çok rahat ve canlı bir hayatı vardı ve hiçbir ekonomik sıkıntıları yoktu.

Ancak Defoe’nun babasının çok sinirli ve sinirli bir karaktere sahip olduğu söyleniyor. Hatta bazen aile üyelerini taciz etti ve Ronald’a ‘ibne’ dedi.

Zaten zor bir aile hayatı olan Defoe okula başlayınca hayatı daha da zorlaştı.

Çocukken fazla kilolu ve utangaç olan Defoe, okuldaki diğer çocuklar tarafından zorbalığa uğradı.

Okulda babasının ve çocuklarının tacizine dayanamayan Defoe, ergenlik yıllarında fiziksel şiddet kullanarak onlara karşı koymaya başladı.

Daha sonra ailesi onu bir psikiyatriste götürdü, ancak Defoe yardıma ihtiyacı olmadığı konusunda ısrar ederek randevularına gitmedi.

Defoe, 17 yaşında alkol ve LSD ve eroin gibi uyuşturucular kullanmaya başladı.

Daha sonra diğer öğrencilere karşı saldırgan davranışları nedeniyle okuldan atıldı.

Yine de birçok kişi Defoe ailesini nezih ve sıradan bir aile olarak görüyordu. Tezlerine göre, aile dıştan kibar ve son derece dindardı.

1974’te Ronald Defoe Jr. Long Island’daki evlerinde annesini, babasını ve dört kardeşini şeytan ve kötü ruhların yaptırdığını söyleyerek vurarak öldürdü.

Suçunu kabul etmeden önce, Ronald Defoe Jr. ailesinin öldürüldüğü gün öğleden sonrasının çoğunu arkadaşlarıyla geçirmişti.

Anlattığına göre olay olmadan önce ailesini ve kardeşlerini defalarca aramış ancak onlara ulaşamamış.

İddiasına göre arkadaşlarının da haberi vardı.

Daha sonra Amityville’deki evlerine gittiklerini söyledi.

İddiaya göre 23 yaşındaki Defoe, annesi, babası, iki erkek kardeşi ve iki kız kardeşinin katledildiğini görmek için eve gitti ve ardından çılgınlar gibi bağırarak yakındaki bir bara gitti.

Daha sonra bir grup arkadaşı, Defoe’ya eve kadar eşlik etti ve hepsi bu şok edici manzaraya tanık oldu.

Tüm aile üyeleri yataklarından uyurken vurularak öldürüldü.

Polisler olay yerine geldiğinde şok içinde Defoe’yu gördüler.

Defoe, ailesinin mafya tarafından saldırıya uğradığı konusunda ısrar etti. Olası bir isim bile verdi!

Ancak daha sonra bu olası ismin olay günü kasabada olmadığı ve Defoe’nun hikayesinin bazı bölümlerinin örtüşmediği keşfedildi.

Ertesi gün, Defoe sonunda gerçeği itiraf etti ve ailesini öldürenin kendisi olduğunu söyledi.

Daha sonra avukatının onayına rağmen Defoe, kafasının içinde konuşan iblis seslerinin ona bunu yaptırdığını söyledi.

Defoe, anlattığına göre önce 35 kalibrelik bir silahla evini gözetlemeye başladı.

Ardından önce anne ve babasının odasına girip onlara ateş etti. Anne ve babasından sonra dört erkek kardeşinin odasına giderek onları öldürdü.

Ardından duş alıp kanlı kıyafetlerini ve tabancasını yastığının altına saklayarak sıradan bir sabah gibi işine gitmek üzere evden çıktı ve aynı zamanda delillerden de kurtulmayı ihmal etmedi.

O gün babasını birkaç kez aradı ve ona ulaşamayınca şaşırmış gibi yaptı. Daha sonra sözde aile üyelerini kontrol etmek için evlerine gitti.

Daha sonra bu korkunç vahşetin Amityville Cinayetleri adlı belgesel filmi de yayınlandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu